![]() |
Prof. Dr. İsmail Kara, "İslâmcılık" sempozyumunda... |
Daha önce “İslâmcılık” konulu sempozyumda “2. Abdülhamid, özellikle Mısır menşeli İslâmcılık hareketlerini İngilizlerin kontrol ettiğini düşündüğü için, bunların İstanbul’daki ve Türkiye’deki karşılıklarına çok ciddi bir tavır alıyordu” tespitinde bulunmuş olan Sayın Kara’nın, AK Parti-Cemaat çatışmasını daha isabetli bir şekilde değerlendirmesini beklerdim. Şöyle ki;
Prof. Dr. İsmail Kara, Habertürk yazarı Ruşen Çakır’a
verdiği mülâkatta şöyle demiş:
“Tek partili yıllarda mütedeyyin kesimlerle siyasi merkez
arasında oluşan ileri derecedeki gerginlik ve güvensizlik geri geldi. Ve bu, AK
Parti- Cemaat aktörleri üzerinden yapılıyor. Şu andaki esas büyük hadise, tek
partili yılların güvensizliğine dönülmüş olmasıdır. Taraflar dindar, fakat
pragmatist siyasetin ve dar görüşlülüğün mahkûmu durumundalar. Hepimizi aşağıya
çekiyorlar.”
Sayın Kara’nın bu ifadelerini isabetli bulmuyorum; zira
kanaatimce AK Parti Hükümeti’nin mücadelesi, dindar kitlelere yönelik bir
mücadele değil. Hükümetin (ve devletin) mücadelesi, tamamen siyasî ve gayri
millî bir teşkilata, hatta bütün Türkiye’yi haraca bağlamış farklı bir mafya
yapısına, gerekli gördüğü binlerce kişiyi gizlice dinleyen, takip eden,
fişleyen ve rapor eden bir istihbarat teşkilatına dönüşmüş olan bir yapıya
karşı verilen bir mücadele… Böyle bir mücadele, “Tek partili yıllarda
mütedeyyin kesimlerle siyasi merkez arasında oluşan ileri derecedeki gerginlik
ve güvensizlik geri geldi” cümlesiyle ifade edilebilir mi? Kesinlikle
katılmıyorum…
İsmail Kara Hoca, diğer cemaatlerin de, bugün Gülen
Cemaati’nin başına gelenlerin birgün kendi başlarına da geleceğine dair endişe
içinde olduklarını ifade etmiş. Ben, bu konuda da şöyle düşünüyorum:
17 Aralık 2013 tarihinden bu yana defalarca ifade ettiğim
üzere, önce çarpışan tarafların aslında kimler olduğuna bakmak gerekir.
Çarpışan taraflar, uluslar arası ittifaklar… Gülen Cemaati, “AB ve Küresel
Sermaye ittifakı”nı temsil ediyor, AK Parti Hükümeti’nin Erdoğan kanadı ise
“Türkiye-Kısmen ABD ve Rusya ittifakı”nı temsil ediyor. Bu durumda, eğer başka
birtakım cemaatler de Hükümetin operasyonlarına maruz kalacaklarsa, bu
cemaatler, Avrupa’nın kontrolündeki, (nüfuz ve etki alanındaki) cemaatler
olacaktır ki, bu da dinî değil siyasî bir sebeptir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder