Sayfalar

15 Aralık 2014 Pazartesi

Erdoğan, AB mesajını gördü ve cevap verdi:
Onların önünde hiçbir şekilde diz çökmeyeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜPRAŞ tesislerinin açılışında konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İçeride ya da dışarıda, algı operasyonları yoluyla; yalan haberler, yalan manşetler yoluyla Türkiye’ye hâlâ istikamet çizmeye çalışanlarla hiçbir şekilde uzlaşmayacağız. Onların önünde hiçbir şekilde diz çökmeyeceğiz” dedi.

Erdoğan, 14 Aralık’ta gerçekleşen gözaltı operasyonunu ve bu operasyona karşı Avrupa Birliği tarafından gösterilen tepkileri de değerlendirdi. Erdoğan, şöyle konuştu:

“50 yıldır bu ülkeyi AB kapısında bekletenler, acaba bu atılan adımın ne olduğunu biliyor musunuz? Ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar, ister basın mensubu olsun, ister şu olsun, ister bu olsun, gerekli cevabı alacaklardır. Onları bizim bu ülkede egemen duruma getirmemiz mümkün değildir. Böyle bir adımı atarken de, ‘acaba AB ne der? acaba AB bizi alır mı, almaz mı?’ bizim böyle bir derdimiz yok. Biz, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Lütfen siz, kendi aklınızı kendinize saklayın!”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜPRAŞ fuel oil dönüşüm tesislerinin açılışında bir konuşma yaptı.

Onların önünde hiçbir şekilde diz çökmeyeceğiz

Bir süredir Türkiye ekonomisine yönelik olarak içeride ve dışarıda belli çevrelerin, sistematik bir algı operasyonu yürüttüklerine işaret eden Erdoğan, “Bazı gazeteler, dergiler, televizyonlar, onların yanında bazı ulusal ve uluslararası çevreler, Türkiye ekonomisi hakkında tamamen gerçek dışı bir algıyı yerleştirmeye çalışıyorlar” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bu saldırılara ve operasyonlara rağmen Türkiye’nin bugün 3 milyar Dolarlık en büyük sanayi tesisinin açılışını gerçekleştiriyor olmasının çok önemli ve son derece manidar olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

“Kim ne derse desin, kervan yürüyor. Kim hangi operasyonu yaparsa yapsın Türkiye, büyümeye, güçlenmeye, hedeflerine kararlı bir şekilde, doğru bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Tüpraş’ın, hiçbir algı operasyonuna, hiçbir yalana itibar etmeden bu büyük yatırımı gerçekleştirmiş olması, Türkiye ekonomisini karalayan bütün o çevrelere verilmiş en güçlü cevaptır. Türkiye’deki tüm yatırımcılardan, girişimcilerden beklentimiz, işte budur. Uluslararası yatırımcılardan da beklentimiz budur. Hiç kimse algılara aldanmasın, gerçeğe baksın. Gerçek rakamlara, gerçek manzaraya baksın ve kararını da o şekilde versin. Bakın burada bir hususun altını da özellikle çizmek istiyorum: İçeride ya da dışarıda, algı operasyonları yoluyla; yalan haberler, yalan manşetler yoluyla Türkiye’ye hâlâ istikamet çizmeye çalışanlarla hiçbir şekilde uzlaşmayacağız. Onların önünde hiçbir şekilde diz çökmeyeceğiz.”

“Türkiye’nin eski günlere döneceği umuduyla kirli işlere, kirli ilişkilere ve kirli ittifaklara girenler, başarılı olamayacaklarını görsünler ve bundan artık bir an önce vazgeçsinler” tavsiyesinde bulunan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Sevgili dostlar, lütfen yalanlara bakmayın. Siz, kuyruğuna basıldığı için feryad-ı figan edenlere, ortalığı velveleye verenlere hiç itibar etmeyin. Türkiye’de hamdolsun çok güzel gelişmeler yaşanıyor. İnşallah çok daha iyi, çok daha güzel gelişmeler yaşanacak. Bütün bu yaşananlar, normalleşme sürecidir. Bütün bu yaşananlar, şunu kesinlikle unutmayalım ki, Türkiye’nin o ‘Yeni Türkiye’ye yönelik tohumlarının atılış sürecidir.”

Medya dünyasının, girdiği kirli ilişkilerden sıyrılacağına, tehlikeli vesayetten kendisini kurtaracağına inandığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

Paralel yapılara kol kanat gerenler, er ya da geç mahcup olacaklardır

“Bu kirli odaklara boyun eğenler, milletin karşısında kaybetmeye mahkûmdur, bunu böyle bilmeleri gerekir. Şantaja, tehditlere, uluslararası çevrelerin ülkemiz üzerinde, milletimiz üzerinde kurdukları kumpaslara bu millet, gelmiyor ve gelmeyecektir. İşte onun için, vatanını seven, insaf sahibi, vicdan sahibi herkesi, bu kirli odaklara, bu kirli çevrelere cesur bir duruşla cevap vermesini, özellikle hatırlatmak istiyorum. Her zaman söylüyorum; bîtaraf olan bertaraf olur. Onun için tarafımızı çok iyi belirlememiz lâzım. Duruşumuz, çok önemli; ama yalpalayan değil, omurgalı duruşlar çok önemli. Omurgalı durduğumuz zaman, bilesiniz ki millet kazanacaktır; millet kazandığı zaman Türkiye kazanacaktır. Ülkesinin bağımsızlığı tarafında saf tutmayan, milletin kararı karşısında yok olup gitmeye mahkûmdur. Maşalara, taşeronlara, paralel yapılara kol kanat gerenler, müsamaha gösterenler, er ya da geç, onlar da mahcub olacaklardır.”

Konuşmasının devamında, 14 Aralık’ta gerçekleştirilen gözaltı operasyonlarına ve bu operasyona gösterilen tepkilere de temas eden Erdoğan, şöyle konuştu:

Ulusal güvenliğimizi tehdit edenler, basın mensubu da olsa gerekli cevabı alacaklardır

“Dün, bağımsız savcılar tarafından başlatılan ve tamamen hukuk içerisinde yürütülen operasyon karşısında içeride ve dışarıda haddi aşan, insafı aşan asıl niyetler ortaya koyan bazı tepkiler sergileniyor. Eski Türkiye’nin bütün aktörleri, eski Türkiye’yi özleyen tüm taraflar, ittifak halinde, koro hâlinde savcılarımıza, hakimlerimize emniyet görevlilerimize belli merkezlerden idare edilen bir baskıyı uygulamaya çalışıyor ve düşünebiliyor musunuz, adımlar atıldığı anda Avrupa Birliği’nden (AB) hemen birisi çıkıyor, açıklama yapıyor. Sen, neye göre bu açıklamayı yapıyorsun? Neyi biliyorsun? 50 yıldır bu ülkeyi AB kapısında bekletenler, acaba bu atılan adımın ne olduğunu biliyor musunuz? Ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar, ister basın mensubu olsun, ister şu olsun, ister bu olsun, gerekli cevabı alacaklardır. Onları bizim bu ülkede egemen duruma getirmemiz mümkün değildir. Böyle bir adımı atarken de, ‘acaba AB ne der? acaba AB bizi alır mı, almaz mı?’ bizim böyle bir derdimiz yok. Biz, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Lütfen siz, kendi aklınızı kendinize saklayın! Ve şunu da söyleyeyim: AB eğer bu konuda çok dürüstse, burada Sabancı grubunu, biliyorsunuz, kardeşini, çıkıp da iş yerinde katleden bir Fehriye Erdal’ı bir kapıdan alıp bir kapıdan bırakanlar, acaba hukuk adına bu ülkeye bir cevap verebilirler mi? Aynı şekilde yine Avrupa’da 7 tane vatandaşımızı öldürenler, hâlâ basın mensupları dahi yargıya sokulmadılar. TRT dahi sokulmadı. Bunun hesabını bize verebilirler mi? Hâlâ cevabı ortada yok. Aynı şekilde, Sindelfingen’de kundaklanarak, biliyorsunuz, bizim oradaki kardeşlerimizin evleri yakıldı ve 7 kişi öldü. Bunun failleri hakkında hâlâ bir cevap yok. Bunlara cevap verin. Ben, bir ülkenin başındaki şahısla görüşüyorum, kendisine dosyaları veriyorum, Türkiye’deki terör örgütüyle ilgili. Diyor ki, “4 bin tane şu anda açtığımız dava var”. ‘Netice?’ diyorum, netice yok. Avrupa’nın şu anda en güçlü ülkesi. Almanya’dan bahsediyorum. Peki, böyle bir ülke, PKK terör örgütüyle alâkalı bu dosyalar veriliyor, ‘hiçbir netice yok’ diyorsunuz, ama kalkıp benim ülkeme yönelik operasyon yürütmek istiyorsunuz. Kusura bakmayın; AB, kalkıp, ulusal güvenliğimizi tehdid eden bu unsurlarla ilgili şu anda güvenlik güçlerimizin attığı bir adıma, hukukun attığı bir adıma kendisinde müdahale yetkisi aramasın, lütfen kendi işine baksın.

Haksız bir operasyonla 122 kişiyi içeri almışlardı

Değerli dostlarım, şunu tabi herkesin bilmesi lâzım; hakim ve savcılarımızın, görevlilerimizin korkutulmasına, sindirilmesine, etki altına alınmasına asla ve asla biz fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Atılacak olan her adım, hukuk içinde atılacak, bütün işleyiş hukuk içinde olacak, karar da inşallah hukuk içinde, demokrasi içinde, yasalar ve vicdan çerçevesinde verilecektir. İnanıyorum ki, artık normalleşen, normalleşmeye başlayan hukuk sistemi, hiçbir masumun ceza almasına, hiçbir suçlunun da elini, kolunu sallayarak dolaşmasına müsaade etmeyecektir. Yapılanın, yapanın yanına kâr kaldığı Türkiye, eskide kalmıştır. Ha, şunu da söyleyeyim: Olay, bir ‘basın özgürlüğü’ meselesi değildir. İşte açıkça zaten söylüyorlar; 17 yıl iki gözü dahi görmeyen bir insanı, bütün bir operasyonun başı diye yakalayıp, 122 kişiyi içeriye alanlar, işte bunlardı ve o insanların şikâyeti üzerine açılmış bir süreç ve bu sürecin şu anda bedelini ödüyorlar ve ödeyecekler. Zulüm ve ihanet, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir yerde karşılıksız kalmamıştır ve Türkiye’de de kalmayacaktır. Onlar, bağıracaklar, feryad edecekler, belki de ağlayacaklar; onlar da arkalarına ‘güneydeki sevdikleri ülke’yi (İsrail’i) alarak, o belli uluslararası çevreleri, uluslararası medyayı alarak ihanetlerini tescillemeye devam edeceklerdir. İşte yine söylüyorum: ‘Basın özgürlüğü’ diyorlar, alâkası yok. Biz, bunların ‘basın özgürlüğü’ ifadesinden ne demek istediklerini anlarız. Bize zaman zaman gelirler. Uluslararası camiadan da gelirler. Bir ay kadar önce de geldiler. Çok enteresandır; dediler ki, işte “içeride gazeteciler var” ve “içeride gazeteciler var” derken, bize yığınla sayı çıkardılar. Adet ne biliyor musunuz? 7 tane. Bunu açacaklarını bildiğim için, ben de Adalet Bakanlığı’ndan bütün belgeleri aldırdım ve bu 7 kişinin suçları; bekçi öldürmekten tutun, polis öldürmeye varıncaya kadar, ellerinde silah bulundurmaya varıncaya kadar, DHP-C terör örgütünün mensubu olduklarına varıncaya kadar her şeyi önlerine koydum. Şimdi ne diyorsunuz? Cevap yok. İşte bunların avukatlığına soyunuyorsunuz. Ve kusura bakmayın, ilginçtir, bunların davalarının bizden yeniden açılmasını istiyorlar. Böyle bir yaklaşım tarzı. Türkiye, artık eski Türkiye değil, yeni Türkiye ve burada adalet egemen olacaktır, hakim olacaktır.

Dostlar, bizi işimize bakacağız. Biz, iftiralara, yalanlara, algı operasyonlarına boyun eğmeden, Türkiye’yi büyütmeye, inşallah, devam edeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar, ekonomimizi daha da büyüteceğiz. Çünkü güçlü bir Türkiye, inanıyorum ki, gündemi belirleyen bir Türkiye olacaktır; gündemi belirlenen bir Türkiye olmayacaktır. Aynı şekilde, ne yaparlarsa yapsınlar, biz, çözüm sürecini de daha da güçlendireceğiz. Onların algı operasyonlarına inat, biz, demokrasiyi, kardeşliği, birlikte yaşama kültürünü daha da çoğaltacağız.”

(Radyo Muhabir)

Hiç yorum yok: