Sayfalar

22 Şubat 2016 Pazartesi

16. Yüzyılda İstanbul’un kültür merkezleri

Bir gravürde İstanbul yalıları
“16. Yüzyılda Bir Öğrencinin Entellektüel Hayatı”

Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı Niyazioğlu, “16. yüzyılda edebî, dinî, siyasî, sosyal tartışmaların yapıldığı mekânları tesbit edip, bu merkezleri İstanbul haritası üzerine yerleştirmek” şeklinde özetlenebilecek bir çalışma yürütüyor.  Bir anlamda, 16. yüzyılda İstanbul’un kültür merkezlerini tesbit etmeye çalışıyor.

Niyazioğlu, çalışmasının muhtevasını ve hedefini şöyle özetliyor: “Evler, tekkeler, medreseler, bahçeler, kahvehaneler… Şu anda üzerinde çalıştığım proje, asistanım öğrencilerle bu hikâyelerin geçtiği biyografileri tarayıp, İstanbul’da hangi bahçede ne tartışılıyordu, hangi evde ne tür toplantılar düzenleniyordu? Bunları belirleyip bir İstanbul haritasına yerleştirmek. Böylece İstanbul’un sosyal ve entelektüel hayatının bir haritasını çıkartacağız, 16. yüzyılda.”

Yrd. Doç. Dr. Aslı Niyazioğlu, 16. yüzyılda bir medrese öğrencisinin İstanbul’da hangi mekânlarda vakit geçiriyor olabileceğine dair, verilere dayanarak şu tahminde bulunuyor:

Yrd. Doç. Dr. Aslı Niyazioğlu
“Bir medrese öğrencisi düşünelim; okulu bitirince kadı veya müderris olmak istiyor. Tabii ilgili bir öğrenciyse, ilim sohbetlerine katılacaktır, okuldaki derslerinin yanında; ama ben başka ilgilerinden de bahsetmek istiyorum bu öğrencinin: Büyük ihtimalle edebiyatla ilgilenecektir. Edebiyat toplantılarına katılacaktır. Özellikle vezirlerin saraylarında toplantılar düzenleniyor, Osmanlı’nın yönetici kısmı… Meselâ meşhur İbrahim Paşa’nın sarayı, bu konuda çok önemli. Biliyorsunuz, Sultanahmet’te. Oraya gitmeye çalışacaktır. Burada hem şiir söyleyecek, hem şiir dinleyecektir, hem de mesleği için çok önemli olan ilişkiler ağını sağlayacaktır. Bahçeler de tabi çok önemli. Mevsim uygun olunca bahçelerde toplanılıyor. Beşiktaş ve Kabataş’taki bahçeler meşhur. Sirkeci Bahşî’nin bir bahçesi var, bir Defterdar Karabâlîzade bahçesi meşhur. Defterdar İskender Çelebi’nin… Buralara gitmeye çalışacaktır, diye düşünüyorum. Başka bir toplantı yeri dükkânlar. Meselâ Zatî adlı meşhur bir şair var; Beyazıt’ta falcı dükkânı var. Genç şairlerin uğrak yeri. Beyazıt deyince, Beyazıt’tan hemen Tahtakale’ye inebilir. Tahtakale’de belki bir kahvehaneye girecek. Kahve, 16. yüzyılda yepyeni, İstanbul için. İlk kahvehaneler, Tahtakale’de açılıyor. Tabii tavla, satranç, şarkı… Ama bunların yanında kitap da okuyorlar yüksek sesle, tartışıyorlar. Siyasî örgütlenme yerlerinden biri, kahvehane. Meselâ işsiz kadılar, yüzyılın sonunda kahvehanelerde toplanıp isyan çıkarıyorlar. Bir yüzyıl sonra Yeniçeri isyanları için önemli bir yer. Belki bu siyasî tartışmalara katılacak bu öğrenci. Bir de tasavvuf bilgisini söyleyeyim, son olarak; büyük ihtimalle tasavvufla ilgilenecektir. İstanbul, çeşit çeşit tekke, din için önemli bir şehir. Bunlar, eğitim merkezi. Yani tasavvufî eğitimin yanında dil eğitimi; Farsça eğitimi. Mesnevî’yi birlikte okumak. Tabii bu dönem, tartışmalar dönemi. Herkes çok sıcak bakmıyor tasavvufa. Meselâ bazı ulemâ, gayet eleştirel yaklaşıyor. Tartışmalar içine katılacaktır belki. Yani çok çeşit çeşit entelektüel alan var İstanbul’da eğer 16. yüzyılda öğrenci olsaydık, katılabileceğimiz. Evler, tekkeler, medreseler, bahçeler, kahvehaneler… Şu anda üzerinde çalıştığım proje, asistanım öğrencilerle bu hikâyelerin geçtiği biyografileri tarayıp, İstanbul’da hangi bahçede ne tartışıyordu, hangi evde ne tür toplantılar düzenleniyordu? Bunları belirleyip bir İstanbul haritasına yerleştirmek. Böylece İstanbul’un sosyal ve entelektüel hayatının bir haritasını çıkartacağız, 16. yüzyılda.”

(Sürur Öztürk - Radyo Muhabir)

Hiç yorum yok: