Sayfalar

31 Ocak 2015 Cumartesi

Pierre Loti için verilen iftar daveti

Gavsi Bayraktar

“Muhibb-i hassımız (Piyer Loti) Cenabları Şerefine Matbuat-ı Türkiye Tarafından Verilen İftar”

Türk dostu olarak tanınan Fransız yazar Pierre Loti’ nin 1913 yılındaki ziyareti sırasında, şerefine verilen iftar daveti için hazırlanan davetiyenin başlığı böyle!..

Pierre Loti
Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan, fakat Tahiti Yerlileri tarafından kendine yakıştırılan Pierre Loti adını kullanan yazar, Türkiye’ye ilk kez Fransız Donanmasına ait bir gemi ile 1876 yılında geldiğinde, henüz 26 yaşında genç bir deniz subayı idi.

Fransız Elçiliği emrinde olan “Vatour” gemisiyle birlikte uzun süre İstanbulda kaldı. Eserleri ve yazılarıyla “Türk dostu” olarak tanınmasına rağmen, bu yakınlığın sevgiden mi, yoksa son dönemlerini yaşayan bir imparatorluk halkının düştüğü duruma acımadan mı olduğu konusu tartışmalara neden olmuştur. Balkan Savaşı sırasında yaşanan Bulgar vahşetini açıkça ve bölgede yaptığı gözlemleriyle anlatan Loti, bu konuda Avrupadaki Osmanlı karşıtları ile tartışmaktan çekinmemiştir.

Bu olayların sıcaklığı içinde 1913 yılında tekrar İstanbul’a gelen yazar “Devlet Töreni” ile karşılandı ve birkaç gün sonra bir iftar ziyafetine davet edildi. Davet sahipleri dönemin gazete sahip ve yazarları idi.

Bu iftar davetinde kendisi de bulunan yazarlardan Enis Tahsin Til, 1957 yılında Vatan Gazetesinde bir yazı yazmış. Bizim “Hayat Tarih Mecmuası”nın Kasım 1965 tarihli 10. sayısında bulduğumuz yazıda bakın nasıl anlatılmış bu davet: (Metindeki gramer farklarına dokunmadık, ne ise aynen aldık!)

“… Fransız edibi 1913 senesi Ağustosunda İstanbula geldi. Bu münasebetle Türk matbuatı tarafından Tarabya’da Summer Palace’ın geniş terasında bir ziyafet verildi. Gazeteciler arasında başmuharrirlerden Babanzade İsmail Hakkı, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, Ajans müdürü Tosun, Matbuat müdürü Rauf Ahmet, muavini Hikmet Nazım Beyler, diğer birçok gazeteciler, Fransız gazetelerinin İstanbul muhabirleri bulunuyordu.

Ziyafet 15 Ağustos 1913 Cuma günü akşamı verildi. O gün Ramazanın on ikisi idi. Ramazan münasebetiyle, eski saatle 12’de sofraya oturulacaktı. On ikiye yaklaştığı halde Loti henüz gelmediğinden hafif bir telâş başlamıştı.

Saat tam on ikiye beş kala otelin iskelesine dört çifte bir piyade kayığının yanaştığı görüldü. Kayıktan fesli bir genç atladı. Bu Pierre Loti idi. Herkes Fransız edibini karşılamaya koştu.

Henüz takdim resmi bitmeden top atıldı, iftar sofrasına geçildi. Sofra çok güzel tertip edilmişti. Yemekler de birbirinden güzeldi. Yemek listesi şu idi:

İftarın yemek listesi
Sebzeli tavuk çorbası, börek, kuzu dağ kebabı, edip salatası, çerkestavuğu, bamye, anberbu pilavı, kavak yoğurdu, vezir parmağı, dondurma, meyva, şekerleme.

O tarihte tansiyon, kolestrin fazlalığı gibi endişe veren şeyler yoktu. Daha doğrusu pek bilinmiyordu. Bu sebeple yalnız gençler değil, yaşlılar da listedeki yemeklerin hepsine iltifat ettiler.

Ramazan münasebetiyle içki yoktu. Buna mukabil nefis şerbetler, ayranlar ikram ediliyordu. Yemek epeyce uzun sürdü, sofradan kalkıldığı zaman herkes şişkinlikten şikâyet ediyor, getirilen kahveleri “hazma yardım eder” elden düşürmüyordu.

Yakından gördüğümüz Pierre Loti epeyce yaşlı bir adamdı. Fakat gençliği bir türlü bırakmak istemediğinden hafif bir makyaj yapıyordu. Yemekte bulunanlar sekiz-on sene evvel yıktırılan bu güzel otelin serin terasından istemeyerek ayrıldılar.”

Pierre Loti şerefine verilen iftar böyle anlatılmış yazıda.

Bu yemek için özel olarak bastırıldığı ve Pierre Loti tarafından o akşam orada imzalandığı belirtilen bir davetiye veya yemek listesi de (menü) var. Yazımızın başında bunu belirtmiştik. Fakat bu davetiye ya da listenin üzerinde taşıdığı tarihi çözemedik bir türlü.

Yazıyı yazan Enis Tahsin Beyin yazısında verdiği tarih, 15 Ağustos 1913 Cuma. Üstelik, Ramazanın 12. günü olduğunu da belirtmiş. Buraya kadar her şey normal.

Oysa listenin üzerindeki tarih, 12 Ramazan 1322 Cuma. Bu tarih hicrî takvime göre yazılmış.

Hem Türk Tarih Kurumu ve hem de Diyanet İşleri Başkanlığının tanımladığı dönüştürme formülünü uyguladığımızda ise karşımıza ne sonuç çıkmakta bakın:

Her şey tamı tamına oturuyor da yıl tutmuyor. 1913 yılı doğru, 15 Ağustos Cuma günü de gerçekten Ramazanın on ikinci günü. Ancak yıl 1322 değil, 1331 çıkıyor. Kendimiz yaptık, bilenlerden yardım rica ettik; kesinlikle ortaya çıkan sonuç, hicri yıl 1322 değil, 1331 olacak.

Ne dersiniz, zamanın en ziyade eli kalem tutanları, kendi deyimleriyle “muhibb-i has”ları olan kişiye bunca önem ve özenle düzenledikleri ağırlama töreni için bastırdıkları davetiye ya da her neyse günün anlamını belirleyen belgeyi bastırdıktan sonra hiç mi kontrol etmezler?..

(Bu yazı ilk kez İSTANBUL’DA ZAMAN isimli facebook grubunda yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok: